Sevgili Tilki Dostlarım – 1

Kutsal Sandığa dair o sırlardan bazılarının ortaya dökülmesinin ardından; o sırlarla ve gizemlerde örülü Shoreditch Park kendi içinde barındırmış olduğu o sırlara ve gizemlere yeni bir takım bilgiler daha eklemişti böylece.

O sır dolu Shoreditch Park ilk önce bizim o yalnızlıklar prensi Veysel Baba ile o konuşan tilki Sessiz Ayağı bir araya getirmiş ve onların arasında karşılıklı sevgiye, saygıya ve güvene dayalı bir dostluğun inşaa edilmesinde bir anlamda aracı olmuştur. Ve daha sonra ise o büyük kral Parapanu’nun izniyle ve ana kraliçe Batavine’nin sevgi dolu sonsuz desteğiyle; Kutsal Sandığa dair bir takım sırlar veya gizemler yine o vefalı Shoreditch Park’ın tamda orta yerinde aydınlığa kavuşmuştu.

O soğuk kış gecelerinde bütün bir şehir uykudayken, gecenin ilerlemiş bir saatinde orada, o gizem dolu parkın içinde bir adamla, bir tilkinin o sevgi arkadaşlığı ve dostluğu özleyine güzel, öylesine masalımsı ve öylesine görülmeye değerdi. Ve kimbilir bu sır dolu, gizem dolu parkın içinde daha ne güzellikler yaşanacaktı ve daha ne masalımsı günler bu parkta hayat bulacaktı. Çünkü orası tüm güzellikleriyle ve tüm bilinmeyenleriyle her türlü canlıya hayat vermeye çalışan Shoreditch Park’tı.

Son zamanlarda o parkın içinde yaşanan bir takım sır dolu olaylar, sanki çok yakın bir gelecekte o parkın içinde veya yakınında bir yerlerde çok önemli bir takım olayların daha yaşanacağını işaret eder gibiydi. Çünkü bizim o yaşam yorgunu Veysel Baba o emanet parayı bu parkta almıştı ve daha sonrada getirip yine bu parkın içine bir yere gömmüştü. Ve yaşamına son vermeye karar verdiği o soğuk kış gecesinde yine bu parkın içinde öylece dolaşan bir tilki tarafından kurtarılıp yeniden yaşama geri döndürülmeside yine bu parkın içinde gerçekleşmişti. Ve ayrıca o bir takım gizemli güçler veya varlıkla sanki bu parkı ve yakın çevresini mekan eylemiş gibiydiler. Bizim konuşan tilki Sessiz Ayak her gece oradaydı, o büyük kral Lord Parapanu’da oradayydı ve onun o sevgili eşi ana kraliçe Batavine’de oradaydı ve birçok dini kaynakta isminden bahsedilen Kutsal Sandık’ya yine o parkın çok yakınındaki o meşhur  St. John’s Hoxton Kilisesi’nin o duvar dibinde gömülüydü. Vedaha hiç bilinmeyen birçok sır ve gizem dolu hadise yine bu parkın içinde çözülecek ve belkide o Kıyamet Günü’nün kapısı yine bu gizem dolu parkın içinde aralanacaktı.

Veysel Baba, o sevgili dostu Sessiz Ayak’la yapmış olduğu o son görüşmeden sonra bütün bunları düşündü. Adam nasıl bir gizemin içine sürüklendiğini ve kendisini daha ne tür süprizlerin beklediğini tam olarak bilmiyordu ve bilmekte istemiyordu. Çünkü bütün o yaşananlar onu çok mutlu etmişti ve yeniden hayata bağlamıştı. Örneğin Prenses Batavine’nin kendisine vermiş olduğu o gizem dolu objeler veya materyaller arka odada öylece ndurmaktaydı. Neler neler yoktuki; örneğin daha anlamını tam çözemediği bir kum saati, bir sihirli ayna, bir hiç bitmediği söylenen kalem, bir sihirli resim fırçası ve bir harmonika ona bir güzel armağan edilmişti. Ya o büyük kral Lord Parapanu’nun kendisine vermiş olduğu o sihirli maskeye ne denmeliydi. Lord Parapanu’nun kendisine söylediğine göre; o sihirli maske sayesinde artık bütün tilki dostlarıyla görüşebilecek ve onlara bir yandan ders vererek onları en iyi bir şekilde bilgilendirmeye çalışacak ve bir diğer yandan da hem onlara, hemde onların o yeni doğan yavrularına en güzel masalları anlatacaktı. Bir yanda o güzelim tilkilere ders veren bir adam veya bir öğretmen, bir diğer yanda ise onların o yeni doğmuş yavrularına masal anlatan bir Masalcı Dede.

Veysel Baba, o büyük kral lord Parapanu’nun kendisine vermiş olduğu o yeni gömrevi en iyi şekilde yerine getirebilmek için yoğun bir çaba içine girdi. Her bakımdan daha da bir donanımlı olmak için önce elindeki o kitapları, o ansiklopedileri, o atlasları ve o coğrafya kitaplarını birbir okuyup, yeniden gözden geçirmeye çalıştı. Ve böyleliklede onun o okul yıllarında edinmiş olduğu o bilgilerde bu sayede yeniden tazelenmiş oldu. Bu yoğun tempo içinde bir ara evden çıkıp kitapçıları dolaştı ve oralardan birçok masal kitabı, öykü kitabı veya resimli hikaye kitabı satın aldı. Çünkü o artık hem bir öğretmendi ve hemde bir Masalcı Dede’ydi.

Ve artık kendisini yeni bir görev süreci için hazırlayan Vysel Baba; bu yeni görevinin bilinci içinde o haftaki görüşmesine gitti. İki iyi dost bir süre sohbet ettiler ve daha sonra bizim Veysel Baba’nın bizzat kendi eliyle hazırlayıpta pişirmiş olduğu o fırında ördeği bir güzel yediler. Ve bir ara bizim Veysel Baba’nın aklına Sessiz Ayağın bir hafta önce o Kutsal Sandığa dair o anlattıkları geldi. Ve hemen konuya girerek şöylesi bir soru sordu:

“Sevgili dostum! Geçen haftaki görüşmemizde seni o Kutsal Sandık konusunda epeyce bir zorladımç ve bundan dolayı da seni, o Büyük Tilki Konseyi karşısında güç bir durumda bıraktım. Kutsal Sandığa dair bana anlattıklarından dolayı herhangi bir yargılanma durumun veya ceza alma durumu var mı?”

“Şimdilik böyle bir tehlike yok gibi, için rahat olsun. Daha önceden bana bildirilen o sınırları daha fazla zorlamadım ve Kutsal Sandığa dair asıl sırlardan sana hiç bahsetmedim. Sana olan güvenim sonsuz, ama yinede lordumuz Parapanu’nun bütün o uyarılarını dikkate almak zorundaydım.”

“İnanki bu ahbere çok sevindim, çok mutlu oldum. Çünkü herhangi bir nedenden dolayı seni asla kaybetmek istemem.”

“Beni ne kadar çok sevdiğini çok iyi tahmin edebiliyorum. Yoksa bütün bir şehir en güzel uykusundayken, senin bu soğuk kış gecesinde burada ne işin olurdu, öyle değil mi?”

“Sevgili dostum! Bu güzel sözlerinle beni daha da bir mutlu ettin. Şimdide gerek seni, gereksede diğer bütün tilki dostlarımızı mutly edecek bir haberi burada seninle paylaşmak istiyorum.”

“Sevgili Veysel Baba! Her hafta buraya yeni bir süprizle geliyorsun ve bundan dolayıda sana karşı kendimi daha da bir borçlu hissetmeye başladım.”

“Böyle birşeyi nasıl söylersin. Bugün yaşıyorsam eğer bu senin sayendedir ve senin o sevgi dolu yüreğin sayesindedir. Beni yeniden hayata bağladın ve bana yeni bir yaşam ümidi sundun. En umutsuz bir anımda karşıma çıkarak bana yepyeni bir dünyanın kapısını aradına kadar araladın.

“Bu güzel sözlerin için ben de sana teşekkür emek isterim. Şimdi gelelim bizi mutlu edeceğini söylediğin o habere. Söyle bakalım nedir o mutlu haber?”

“Geçen gün o ana kraliçeniz Batavine’yi yeniden görebilir miyim ümidiyle yeniden o ikinci el pazarına gitmiştim. Ve orada Prenses Batavine’nin tezgahının olduğu yerde şöyle saçı sakalı ağarmış yaşlı bir adam vardı. O anda sanki bilinmez bir güç beni o yaşlı adamın olduğu o yere doğtu öylece çekmeye başladı. Bir süre o yaşlı adamla sohbet ettikten sonra; o adam kendisini bana yeryüzündeki bütün tilkilerin lordu Parapanu olarak tanıttı. Ve bana bir görev vermek için o gün, o ikinci el pazarına geldiğini söyledi.”

“Yani sen şimdi, bizim o büyük Lordumuz Parapanu’yu gördüğünü mü söylemek istiyorsun. Yani gerçekten o büyük kralımızı gördün mü?”

“Elbette gördüm, ama bir insan şeklinde. Peki sen daha önce onu hiç görmedin mi?”

“Hayır hiç görmedim.”

“Peki onunla nasıl iletişim kuruyordun?”

“Kutsal Sandığa ait o Frekans Taşı sayesinde o büyük kralımızla iletişim kuruyordum.Peki lordumuz o görüşmelerinizde sana ne tür bir görev verdi?”

“Lord Parapanu o görüşmemizde bana sihirli bir maske verdi ve o sihirli maske sayesinde de siz bütün tilkilere ders vermemi söylediç yani o sihirli maskeyi yüzüme geçirdiğimde artık diğer tilkilerle de konuşabileceğimi söyledi. Artol o sihirli maske sayesinde haftada bir gün size ders vereceğim. Sen bugünden itibaren bu parkın civarında yaşayan bütün tilki dostlarımızı haberdar et ve önümüzdeki haftadan itibaren her Cumartesi gecesi saat oniki gibi bu parkta buluşacağımızı söyle onlara. Bu çağrı, o büyük kral Parapanu’nun isteğidir ve emridir. Bundan böyle Shoreditch Park civarında yaşayan bütün tilki dostlarımız benim vereceğim o dersler sayesinde çok iyi bir eğitimden geçecekler. Ve ayrıca önümüzdeki aylarda yeni doğacak olan tilki yavrularına da en güzel masalları, hikayeleri de anlatmamı sıkı sıkı tembih etti.

Sessiz Ayak, o iyi kalpli lordunun böylesine anlamlı isteği karşısında elinden geleni yapacağını ve bir sonraki görüşmeye diğer bütün tilki dostlarını da çağıracağını söyleyerek oradan ayrıldı. Çünkü o haftalar, o güzelim tilkiler için gerek çiftleşme ve gereksede üreme dönemleriydi. Ve bizim o yardımsever dostumus Sessiz Ayak için de aynı şey geçerli olmasına rağmen; o sevgili dostu Veysel Baba’yla geçirdiği o derin sohbetlerden dolayı olsa gerek hala gönlünü kaptıracağı o yakışıklı prensi bulamamıştı.

Adeta bir doğurganlık kraliçesi olan Sessiz Ayak her sene yaptığı gibi bu sene de mutlaka ama mutlaka hamile kalmalıydı. Ve böylelikle de artık ölmeyi düşündüğü bu sene kendi yerine geçecek olan ve o Kutsal Sandığı koruyacak olan o şanslı prensi mutlaka ama mutlaka doğurmalıydı. Çünkü o Kutsal Sandık çok uzun yıllar önce onun ailesine emanet edilmişti ve Kıyamet Günü’ne kadar da onun ailesinin koruması altında kalacaktı, kalmalıydıda.

O sırlarla ve gizemlerle örülü Shoreditch Park’ta artık yepyeni bir sayfa daha açılacaktı böylece. Ve artık her Cumartesi gecesi saat on ikiyi vurduğunda bizim Veysel Baba evinden bir güzel çıkacak ve orada kendisini bekleyen o çok sevgili tilki dostlarına ders vermek için o güzelim Shoreditch Park’ın yolunu tutacaktı. Ve daha sonraki haftalarda doğacak olan o güzelim tilki yavrularına en güzel masallarıbnı bir bir anlatarak onların Masalcı Dede’si ünvanını alacaktı. İşte bundan daha güzel ve daha anlamlı bir ünvan olamazdı ve böylesi bir ünvanla anılmakta onun için hediyelerin en güzeli, en anlamlısı olsa gerekti. Daha birkaç hafta öncesine kadar yaşamdan ümidini kesmiş bir adam için bütün bunşlar tanrının bir armağanı olsa gerekti. Ve bütün bu yaşananlarda bir sır, bir gizem veya bir derinlik mutlaka olmalıydı. Ve o da, o derinliğin en dip noktasına varana değin bu görevi mutlaka sürdürmeli ve kendisine verilen bu vazifeyi en iyi bir şekilde yerine getirmeliydi.

Veysel Baba, böylesine bir sorumluluk bilinci içinde o haftaki görüşmeye gitti. Gecenin o ilerlemiş saatinde bütün bir şehir en derin uykusundayken; Shoreditch Park’ın yolunu tutan bizim Veysel Baba daha şimdiden o tilki dostlarına vereceği o ilk dersi düşünmeye başladı. Çünkü vereceği bu ilk derste bütün o tilki dostları karşısında çok iyi bir izlenim bırakmak istiyordu. Ve eğer bu ilk ders çok iyi geçerse; o zaman diğer bütün dersler de çok başarılı geçerdi. Bir öğretmen olarak herhangi bir tecrübesi yoktu, fakat siyasi geçmişinden dolayı olsa gerek konuşma üslubu epeyce bir kuvvetliydi ve insanlarla çok iyi iletişim kurabiliyordu. Bir arkadaş grubu içinde veya bir toplulukta hiç ara vermeden birkaç saat konuştuğu nzamanlar olmuştu. Ve ayrıca o askeri cunta dönemlerinde cezaevinde yattığı o yıllarda, orada kalan mahkumlarla bazen siyasi tartışmalar yapmış ve bazende onları sanat gibi, edebiyat gibi, felsefe gibi konularda elinden geldiğince bilgilendirmeye çalışmıştı. Fakat şimdi onun karşısında çok farklı bir yaşam şekli olan ve çok farklı bir dünyaya ait o tilki dostları vardı ve onlara karşı kullanacağı o dil daha bir farklı olacaktı, olmalıydıda.

Böylesine düşünceler içerisinde Shoreditch Park’ın yolunu tutan Veysel Baba oraya vardığında çok kalabalık bir tilki grubunun kendisini beklediğini görünce çok sevindi. Veysel Baba, daha o ilk gecede böylesine kalabalık bir tilki grubunun oraya gelebileceğini hiç tahmin etmemişti. Öyle anlaşılıyordu ki; o çok sevgili dostu Sessiz Ayak kendisine verilmiş olan o görevi en iyi bir şekilde yerine getirerek örnek bir davranış sergilemişti. Ve bizim o yeni öğretmenimiz Veysel Baba; orada sessiz bir şekilde kendisini beklemekte olan o tilki dostlarıyla anlaşabilmek için Lord Parapanu’nun kendisine vermiş olduğu o sihirli maskeyi yüzüne taktı. Artık bu sayede hem onlarla konuşabilecekti ve hemde onların sorularını çok rahatlıkla anlayabilecekti. Ve diğer bir yandan ise bizim o konuşan tilkimiz Sessiz Ayak, Lordu Parapanu’nun isteği üzerine hem o Frekans Taşı’nı ve hemde o Görünmezslzik Taşı’nı toplantı yapılacak o alana getirmişti. Frekans Tasşo sayesinde Lord Parapanu ve o çok sevgili eşleri Prenses Batavine orada, o parkta konuşulanları bir güzel duyabileceklerdi. Ve o Görünmezlik Taşı sayesinde de hiçbir insan gecenin o ilerlemiş saatinde o parkın içinde bir adamın çevresinde topladığı o tilkilere birşeyler anlattığını veya onlarla sohbet ettiğini hiç göremeyeceklerdi.

Veysel Baba büyük bir heyecan içerisinde yüzünde o sihirli maskeyle toplantı alanına geldiğinde bizim o iyi kalpli konuşan tilkimiz Sessiz Ayak; oradaki bütün tilki kardeşlerini o sevgili dostu Veysel Baba’ya bir bir anlattı. Herşey çok güzeldi ve o soğuk kış gecesinde bir insanla, o iyi kalpli tilkilerin çok anlamlı bir amaç uğruna o parktabuluşup konuşmaları da ayrı bir güzellikteydi. O ilk görüşmede bizim Veysel Baba ile o çok sevgili tilki dostları bir süre sohbet ettiler. Her iki taraf asında sıcak bir ortamın veya atmosferin olmuşması için gerek Veysel Baba, gereksede Sessiz Ayak elinden geleni yaptılar. Çünkü lor Parapanu’nun bir isteği olan ve o ders programının başarıya ulaşabilmesi için her iki taraf arasında güvene dayalı çok iyi bir ilişkinin yaratılması gerekiyordu ve öyle de oldu. Bütün tilki dostlar o yeni öğretmenleri Veysel Baba’yı daha o ilk görüşmede çok ama çok sevdiler.

Tilki kardeşlerinin kendisini sevmeye başladıklarını farkeden Veysel Baba, o kısa sohbetten sonra artık ilk dersini vermeye başladı. Veysel Baba kendisini büyük bir dikkatle dinleyen bütün o tilki dostlarına o ilk derste öncelikli olarak üzerinde yaşadığımız bu dünya hakkında, bu dünyanın büyüklüğü hakkında, neye benzediği hakkında ve kaç yaşında olduğu hakkında bir takım öönemli bilgiler verdi. Ve daha sonra o sevgili dostlarına sırasıyla ana kıtalardan bahsetti, okyanuslardan bahsetti, kutuplardan bahsetti, oralardaki o buzullardan bahsetti, mevsimlerden bahsetti, mevsimlerin nasıl oluştuğundan bahsetti, aylardan bahsetti, bir senenin kaç gün olduğundan bahsetti, bir günün kaç saat olduğundan bahsetti ve dünya üzerinde yaşayan insan sayısından bahsetti, canlı türünden bahsetti. En sonunda da onlara yaşadıkları o şehirden yani Londra’dan bahseti, Londra’nın o büyüklüğünden bahsetti, Londra’da kaç kişinin yaşadığından bahsetti, Londra dışındaki o şehirlerden bahsetti, İngiltere’den bahsetti, İskoçya’dan bahsetti, Galler’den bahsetti, İrlanda’dan bahsetti, İngiltere’nin aslında çok büyük bir ada olduğundan bahsetti ve İngiltere’nin gerek coğrafi yapısından, gerek bitki örtüsünden ve gereksede içinde yaşayan o hayvan çeşitliliğinden bahsetti. Ve o ilk dersin sonuna geldiğinde de bizim o yeni öğretmenimiz Veysel Baba çok yüksek bir ses tonuyla kendisini dinleyen o sevgili tilki dostlarına: “Nasıl, bu yeni ders programını beğendiniz mi?” diye sorunda, bütün tilkilerde hep bir ağızdan: “Çok beğendik” diye cevap verdiler.

O soğuk kış gecesinde, o sırlarla ve gizemlerle örülü o güzelim Shoreditch Park’ta yaşanan bu muhteşem tabloyu yukarıdan seyreden o büyük kral Parapanu ve o çok sevgili eşleri çok mutlu oldular ve o yaşam yorgunu Veysel Baba’yı böylesine önemli bir göreve atadıları içinde ayrı bir sevinç duydularç ve o iyi kalpli Veysel Baba’nın bundan sonra o güzelim Shoreditch Park’ta vereceği o derslerin, o masalların yeryüzünün diğer bölgelerinde yaşayan o tilki kardeşlerine de ulaşması için çareler aramaya başladılar. Çünkü o büyük kral Parapanu ve o çok sevgili eşleri Prenses Batavine; yeryüzündeki bütün tilki kardeşlerinin her bakımdam daha bilgili ve daha donanımlı olmalarını çok istiyorlardı. Ve böylesine bir amaç doğrultusunda da bütün bir dünyada yaşayan insanları bir bir gözden geçirdikten sonra; o sırların ve gizemlerin asıl basınağı olan o Shoreditch Park’ın hemen yanıbaşındaki o Kinder House adlı binada tek başına yaşamakta olan o yaşam yorgunu Veysel Baba’yı seçmişlerdi. Ve onlar böylesine öenmli bir kararı vererek hem o yalnızlıklar adamı Veysel Baba’yı yeniden yaşama bağlamışlardı ve hemde onun o yardımsever özelliği sayesinde de bütün o tilki kardeşlerine çok bilgili bir öğretmen kazandırmışlardı.

O soğuk kış gecesinde, o sırlarla örülü Shoreditch Park’ta verilen o ilk ders sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Gerçektende o ilk ders bütün tilki dostlar açısından çok yararlı olmuştu. O gece Shoreditch Park’a gelen bütün tilki kardeşler orada, o ilk öğretmenleri olan Veysel Baba’nın ağzından daha önce hiçbir yerde duymadıkları bir takım yeni bilgiler edinmişler ve bu sayede de gerek bilgili olmanın, gereksede öğretmen olmanın ne kadar da güzel birşey olduğunu öğrenmişlerdi. Tilki dostlarımız o iyi kalpli öğretmenleri Veysel Baba’nın anlattığı o bilgilerden sonra artık içinde yaşamaya çalıştıkları o dünyayı daha farklı biz gözler yorumlayıp anlamaya başlamışlardı. Ve bu sayede de onların o güzelim hayalleri ve düşleri daha da bir renklenip, anlam kazanarak adeta hayat bulmuştu.

Ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber bir sonraki hafta aynı saatte, orada, o parkın tamda kalbinde yeniden buluşmak üzere herkes kendi evine, kendi yuvasına döndü. Ve bizim o yalnızlıklar adamı Veysel Baba; artık bir sürü dost edinmiş bir adam olarak kendi evine dönerken şimdi daha bir mutluydu ve daha bir huzurluydu. Çünkü o artık bundan böyle o güzelim Shoreditch Park civarında yaşayan bütün o sevimli tilki kardeşlerinin bir öğretmeniydi.